Ölüm Kurtuluş mudur!

 

Karışık duygularla geçen ve hala bitemeyen, sabahı gelmeyen bir gece bu gece.Ölümü düşündüm yine! Nasıl geleceğini, hazır olup olmadığımı. Ölümden kaçılmazdı, vakti saati bilinmiyordu, her an gelebilirdi. Hazır mıydım! İçim ürperdi birden, korkmuş muydum.Hazırım gelsin diyebiliyor muydum! Ya gelirse! Bunun cevabını verebilmek çok zordu, neye güvenerek hazırım diyebilirdi insan!

'' Ben hazırım gelsin''diyen çıkar mıacaba! Bunu diyebilen ancak Allah'a kavuşma arzusuyla yanan kalp sahipleri olur. Ardında ne bıraktığını, bırakacağını düşünmeden, dünyayı elinin tersiyle geride bırakabilenler, yaradana kavuşma arzusyla yananlar söyleyebilir. Fakat onlar ölümü çağırmaz, ne takdir edilmişse ona razı olurlar. Hiç bir veli kul takdir edilenden başkasını talep etmez.

Belki duymuşsunuzdur, ''ölmek istiyorum'' diyen birilerini... Dünyanın meşakkatine tahammül edemediğini söyleyen bir çok kişi ölümü çağırır ya da canına kıymak ister. Böylece bütün sıkıntılarından kurtulacağını zanneder. Oysa! Oysa ölümle kutuluş mu yoksa daha büyük azapmı gelir düşünemez. Kesin bilir gibi, kurtulacağını zanneder.

Ölüm ne demek ti, kurtulmak mı!

Sonsuz uykuya dalıp rahat etmek mi ?

Ney di ölüm?

Yoksa kaçılan dünya sıkıntısından daha fazla sıkıntılarla karşılşamak demek mi!

''Dünya ahiretin tarlasıdır''buyuruyor Efendimiz (s.a.v.) Burada ne ekersek orada yani ahirette onu bicecektik. Bizden ne ekmemiz isteniyordu, biz ne ekiyorduk? Hasat zamanı pişmalık duyabilir miydik! ’’Ah keşke yapmasaydım’’diyeceğimiz şeyler mi ekiyorduk ahiret tarlasına? Orada pişmanlıklar ne fayda verirdi ki! Hasat derilmişti ve yeniden ekilecek bir tarla da olmayacaktı.

Hala nefes alıyorken, hala ekilecek tarla önümüzde hazır duruyorken tarlayı iyi sürmek gerekmez mi? En iyi, en güzel tohumlarla...

İnsanız hatalarımız kusurlarımız olmuştur ve olacaktır da. İsteyerek ve yehut istemeyerek hataya düşebilir insan. Günaha saplanıp kalabilir de. Önemli olan bunu anlayabilmek ve günahları terkedebilme gayretini gösterebilmektir. Hatalı olduğunu bilmek yolun yarsı demektir, diğer yarısı gayrettir... Hiç bir günah yoktur ki tövbeyle temizlenmesin. Yeterki pişmanlık duyup samimiyetle tövbe edilsin...

İşlenmemiş tarlayı yaban otları sarar. ‘’Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur’’ misali, ürün almayı engelleyen her türlü zararlı otlarla kaplanarak verimsiz, çorak bir toprak parçası haline gelir. İstenirse çoraklaşan toprak yeniden ekilebilecek hale getirilebilir. Bütün yaban otları söker, toprağı yeniden sürüp verimli bir hale getirmek mümkündür. Ekilmeye hazır hale gelen toprağa, en güzel, en iyi tohumları ekmeye başlarız..

İşte, dünya tarlasına ekilen amellerimizdeki günahlar da aynı şekilde sökülüp temizlenebilir. Günahların simsiyah kirleri kalbi ve bütün azaları yaban otlar misali sarar. Geri dönüp telafi etme imkanımız yoktur... Keşke yapmasaydım demekle de bir şey değişmez, değişmase de pişmanlık duymak ve yapılan hatalardan utanmak da güzel ve sevimlidir hak katında. ‘’Pişmanlık tövbedir‘’ hadisi şerifinde de belirtildiği gibi, pişmanlık devamında tövbeyi getirir. İşte amellerimizin tarlası olan bedenimizde, tövbe ile temizlenir, güzel tohumlarla (Allahu Tealanın bizden yapmamızı istediği amellerle) sil baştan verimli (ihlaslı) bir hale dönüştürülebilir...

Biz neresindeyiz hayatın, hala hatalar içinde gezinip duruyor muyuz yoksa, hatalarımızdan pişmanlık duyarak tövbe edip, Allahu Teala’nın rızası üzere miyiz? Ya da tövbe ettiğimiz halde tutamayıp yeniden hataya düşenlerden miyiz?

Hazreti Mevlananın; ‘’Yüzbin kere tövbe edip bozmuş olsan da gel’’ buyurduğu gibi, tövbe kapısı kapanana dek tövbe etmeye devam edenlerden miyiz? Ki, hataya düşmeyen insan olmayacağını düşünürsek inşallah her zaman, bildiğimiz ve bilmediğimiz günahlardan tövbe edenlerden oluruz. Hatalarını bilip her zaman tövbe eden ve günahları terkeden, terketmeye gayret eden kul da ölüm gelsin istemez belki ama istememe sebebi daha güzel amellerle Rabbinin huzuruna gidebilmek arzusundandır. Böyle bir kula ölüm gelse de Allahu Tealanın korumasında olmaz mı?

Dünya sıkıntılarına (bela ve müsibetler) tahammül (sabır) etmekle bile bize hazineler bahşeden Rabbim ne kadar merhametlidir. Böylesine merhametli bir rabbimiz varken ve bizim tertemiz olabilmemiz için, yapılan onca günahı, isyanı samimi bir tövbeyle temizleyerek bize merhamet eden Rabbimizin rızasına mazhar olabilmek için gece gündüz gayret etmek gerekmez mi?

Bizim Rabbimiz çok merhametlidir, merhametine mazhar olabilenlerden, olma gayretinde olanlardan eylesin cümlemizi...

 

Selam ve dua ile....
Aysel bahram

 
Facebook beğen
 
 
bu siteyi 83564 ziyaretçigördü
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol