Bir Destandır Sarıkamış

Yer : Sarıkamış

Mevsim : kış

Sıcaklık sıfırın altında eksi 40-50derece

 Asker:doksan  yüz bin civarında

İstikamet: Gavur dağları,

Hedef: Ruslar…

Mimarı : Enver Paşa

Amaç;düşmanı yok edip İslam-ı ve devleti  muzaffer kılmak.

 

‘’Siz hepiniz burada Allah için toplandınız.Düşman bu vatanı ele geçirmek istiyor.dinimiz.vatanımız insanımız tehlikede,işte siz bunun için buradasınız.Allah için savaşınız ……’’böyle söylüyordu askerlere,cesaret veriyor şevk veriyordu.

Buna rağmen çatlak sesler yükseliyordu ordunun içinden.’’şimdi zamanı değil,erteleyelim’’diyenler oluyordu.Kimi geri dönmek istiyor kimi kaçmaya teşebbüs ediyordu yada kaçıyordu.

   Osmanlı askerinde görülmüş şey değildi,neler oluyordu cesur askerlerimize…

 

   Bölükler ardı sıra yola koyuldu. -40 ile-50 derece sıcaklık Gavur dağlarında daha da düşüyordu.Askerimiz güçlü,sırtı pek ,karnı toktu ,ayağında potini,daha ne olsun soğuk onlara dokunmazdı  bile…..

  Fakat gelen haberler hiçte böyle değildi.  Bu işte bir gariplik vardı.

 ‘’ Efendim geri çağıralım askeri, bu durumdayken galip gelemeyiz ,bahara erteleyelim.yazıktır.’’sözlerine karşılık:

‘’Devam edilecek’’ diyordu paşa ve devam ediliyordu.

 

Asker bu durumdayken derken ne kastediliyordu?

 

‘’Seferimizin 3. günüydü’’ diyerek hatıralarını anlatan Mehmet Emin Çavuş şöyle devam ediyordu:

   ‘’Daha çok yolumuz vardı.Şimdiden bir çok arkadaşımız soğuğa  yenik düşmüştü,düşmeye devam ediyordu. Azığımız azdı idareli kullanmak gerekiyordu.Oda ancak bir iki gün yeter sonra ne olur bilmem.Askerimizin çoğu,  Yemen  seferinden yeni dönmüş evlerine dahi gidemeden buraya yollanmışlardı.Onun için  çoğunun ayağında ince su geçiren ayakkabılar vardı,ıslanınca donuyor yürümek işkence oluyordu.Ayakları su topluyor yara oluyordu.Ayakkabıyla birlikte ayakları da donuyordu.Çölün sıcağında giydikleri ince fanilaları,ince donlarıyla Gavur dağlarının soğuğuna  dayanmaya çalışıyorlardı..’’

    

.Maksat neydi?Din,vatan,millet kurtarılacaktı amenna .Binlerce asker göz göre göre ölüme gönderiliyor.Azıksız elbisesiz gavur dağlarının soğuğuna nasıl ve hangi şuurla teslim ediliyordu.

 Anlamak mümkün değildi ve halada değil…

  

Bölüğünden sağ kalan tek askerdi Mehmet Emin Çavuş.Arkadaşları gibi şehit olamamanın acısını taşıyordu yüreğinde.Ona gaziliği laik görmüştü yaradan.’’O zamandan beri hiç ağlamadım’’diyordu gözleri dolarak.’’Ağlarsam içimdeki acı akar gider.unuturum yaşananları,o zaman yaşamanın ne anlamı kalır’’Böyle diyordu bağrı yanık gazimiz ve devam ediyordu anlatmaya:

   ‘’Artık dayanacak gücümüz kalmamıştı,sayımız iyice azalmıştı.Diğer bölüklerin durumu da bizden  farklı değildi. Azık kalmamış,soğuk dinmemiş,ama düşman bir türlü görünmemişti.Bu uzun yolda arkadaşlarımızla beraber cephanemizin büyük bir bölümünü de kaybetmiştik..Nerdeydi şu Ruslar..

……………………………………

   ‘’Az kalmıştı tepeyi aşmaya,düşman oradaydı.Son bir ümitle tırmandık tepeyi…

Bütün ümitlerin kırıldığı andı o an…Ortada ne düşman vardı nede dizlerde derman.yığılı verdik olduğumuz yere,Ortada sadece buzdan bir ova vardı.Bundan sonrası yoktu. Biliyorduk ki düşmanı bulsak bile savaşacak ne derman  ne asker ne de  cephane vardı. Koca bölükten sadece seksen kişi kalmıştık.

Tekrar yola çıktığımızda bir arkadaşımız açlıktan ağaçların kabuklarını yemeye çalışmıştı.Donmuş dudakları çatlamış kana bulanmıştı.daha fazla dayanamayan bedeni yığılı verdi karların üzerine.

  Siz kar kelebeklerini bilir misiniz? Her bir asker bir kar keleği gibi düşüyordu.Ağır ağır.. Gavur dağlarını mesken tutmuş konuyorlar her bir köşesine.’’

 

          Ruslar; Gavur dağlarında donarak şehitlik mertebesine ulaşan doksan bin askerimize yazık olduğunu söylüyordu. Vahim olansa askerimizin akıbetini onlardan öğrenmemizdir..

 

‘’Türk askerlerini  bulduğumuzda  şakındık.Ellerindeki cephane sandığını bırakmadan  ayakta donan iki erin durumu bizi çok etkilemişti.gözleri semaya çevrilmiş ışıl ışıldı.Diğerleri de farklı değildi her biri sanat abidesi gibiydi , hiçbir heykel tıraş kopya edemezdi..Yazık olmuş bu yiğitlere’’ diyorlardı.

 

  ‘’Bir gün zaten ölmeyecekler miydi? ‘’deme gafletinde bulunan Enver  paşanın amacı neydi bilinmez.koskoca bir ordunun vebali omuzlarındaydı.

Tecrübesizliğinin mi yoksa benliğinin kurbanı mı olmuştu da doksan bin askerin ölümüne sebep olmuştu.

DOSTLA ALDANAN ALDANIR MIYDI …

SİZ ŞEHİTLER…ÖLÜ DEĞİLSİNİZ…

‘’ONLAR ÖLÜ DEĞİL DİRİDİRLER…’’Böyle bildirmiş Yaradan...

 

Bir ağıttır Sarıkamış;yürekleri yakan dağlayan,

Bir direniştir; açlık kokan nefeslerin,donmuş ayakların,üşümüş bedenlerin direnişi

Bir diriliştir Sarıkamış;ölmeden  doğanların dirilişi

Bir trajedi Sarıkamış…

 

  Sen Sarıkamış;Bağrında dedem Süleyman’ı saklıyorsun.Yavuklusuna kavuşamayan Hüseyin’i, Nice anaların kuzularını,nicelerinin eşlerini…Sen gavur dağları bilesin, o karlarının buzlarının arasında binlerce pırlanta saklıyorsun!!!

 

BİR DESTANDIR SARIKAMIŞ

Adı;: SARIKAMIŞ……

 

  Kar kelebekleri  adlı bir kitap okudum.Doksan bin askerin hazin sona gidişi anlatılıyordu. Çok etkilenmiştim.onun için bende bu yazıyı yazmak istedim.kimseyi yargılamak  yada aşağılamak değil maksadım.anladığımı söyleyemem  kasıt varda diyemem .Orası meçhul Ancak Allahu Teala bilir.Yargılayacak olanda O dur.

Mehmet Emin Çavuş tarafından anlatılanlar  Kar kelebekleri adlı romandan esinlenerek doğaçlama yapılmıştır.Kitabın kendisini okumanızı tavsiye ederim. Onlar için gözyaşı akıtacağınızdan emin olun.

Yazarı: NUSRET ÖZCAN   pozitif yayınları

 

  Aysel BAHRAM

 
Facebook beğen
 
 
bu siteyi 83550 ziyaretçigördü
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol